DOĞA GELİŞİM

ANLAMAK MI? ANLAŞILMAK MI?
Hepimizin bir konuştuğu,bir de anladığı-ya da anlamak istediği-bir dili vardır.Ama hiçbirimizin ki tıpkı genlerimiz gibi aynı değildir.Sözcüklerimizi seçerken gösterdiğimiz özen,ne anlatmak istediğimizin ayrıntıları,bunu yaparken neyi amaçladığımız, nereye varacağımız,elde etmek istediklerimiz….ve daha bir çok arzumuzun tek bir amacı vardır: ANLAŞILMAK!.. Ya da DOĞRU ANLAŞILMAK!..Görece olan bizim doğrumuz…

O kadar önemlidir ki ağzımızdan çıkan cümlelerin tınısı,tonu,sihri.Bunu pek önemsemeden konuşuruz ama.Konuşur,anlaşılmak isteriz sadece.Bu olduysa sevinir ve konuşmaya yeniden başlar,devam ederiz.Olmadıysa üzülür,küser,ya bir daha denemez,ya da inatla sürdürürüz çabamızı.Amacımıza ulaşıncaya kadar.

İnat,iyi bir yol mudur peki?Bazımız için evet.Bir kuram vardır hepimizin bildiği:”Başarısızlıkta izlenen yol ya da yöntemler değiştirilmez,yenileri denenmezse sonuç büyük olasılıkla yine başarısızlık olacaktır.”
Peki başarıdaki durum nasıldır?Aynıların tekrarı başarıyı biraz daha ileriye taşıyabilir mi?Belki.Bazen.Ya da her zaman.O halde şu söylenebilir mi:”Anlaşılamadıysam dili mi değiştirmeliyim!..”
İletişimlerdeki olamazsa olmazımız olan dilin rolü % 10.Aynı dili kullanıyor olanların iletişimi sadece sözcükler düzeyinde olsaydı,biribirlerini onda bir oranda anlayacaklardı.Duygularımızın yansımaları olan kelimeler ağzımızdan çıktığında hangi tondadır?,vurgularımız nerede ve nasıldır?Hangilerinin üzerine basarak,altını çizerek ya da hangilerini kalın,hangilerini kırmızı çizgilerle çizmişiz? Yani SES TONUMUZ…

Uzmanlar bunun iletişimdeki rolünü %30 olarak saptamışlar.Az mı?Ama yine de geride %60 lık bir kalan var.İşte bu da BEDEN DİLİ.

Karşımızdakini görüyor olmak,onun mimiklerini,göz kapaklarını çırpışını,nefesini,yüzünün çizgilerini ve daha bir çok davranışının yansımalarını görüyor olmak.İşte bu.Beden Dili.Bedenimizin Dili.Çözebilene.Amerika Kıtasını yeniden keşfetmeye gerek yok.Orası yıllar önce keşfedildi.Şimdi bu kıtanın daha da yaşanılır hale gelmesini sağlamak benzeri,sıra ,iletişimi ve bunun olası kazanımlarını arttırma ve kusursuzlaştırma çabaları.Tabii istiyorsak.Gerçekten buna gereksinim duyuyorsak.Herkes kendince katkı sunmaya çalışıyor.Sosyologlar,Psikologlar,Siyaset bilimcileri(Siyasetçiler değil),Ekonomistler,Yazarlar,Çizerler,Sanatçılar Öğretmenler ve daha bir çokları Üstlendikleri görevlerin misyonu gereği,düşünüyor,yazıyor,çiziyor,konuşuyor veya kısaca üretiyorlar.90 lı yılların başında Sanki başaracakken Sanal gerçekler(Gerçekler için SANAL demek de tuhaf ama üzgünüm ki öyle)bunun kesintiye uğramasına neden oldu.Evet tahmin ettiğiniz üzere Net dünyasından,İnternetten söz ediyorum.Bilgiler artık gizli ya da ulaşılmaz değil.Ansiklopediler kitaplıklardan indirildi.Mektup yazmayı bırakın çocuklarımızın bilmesini,biz bile unuttuk.Neredeyse hepimizin “yüz kitabı” var(Benim yok.Bir yüzüm var.Onu da aynaya baktığımda görebiliyorum.)”Yüz’ün Kitabı” olur mu?Var ama.”Twitter”ın “Cıvıldamak”anlamına geldiğini öğrendiğimde hiç şaşırmadım nedense.İletişimde “cıvıldamaya” başladığımızdan sevinmeli miyim ,yoksa üzülmeli miyim bilemedim doğrusu?

Bir dostum :”artık kitap okumak çok keyifli. Çok da zaman harcamıyorum.Üstelik istediğim kitaba bedelsiz de ulaşabiliyorum.”dediğinde, kütüphaneye abone olduğunu,oradan edindiği kitapları okuduğunu düşünmüştüm.Oysa öyle değilmiş.Onlara internetten ulaşıyormuş.Üstelik özetlerini okuyarak fazla zaman da harcamıyormuş.Ve bilmem ne kadar zamanda,bilmem ne çok kitap okumuş.İyi dedim.İyi okumalar…

Kelimeler,Ses tonu ve Beden dili!Üçünü birden,dengeyi bozmadan,ölçülü,gereği kadar kullanıyorsak “iletişim”,gerçek iletişim olacaktır.Net dünyasından uzak,yüz yüze.

Her zaman olduğu gibi:Önemsiyor ve de istiyorsak.

Esenlikler dileğiyle…

DOĞA GELİŞİM
Mehmet Fatih SÖZEN
Öğrenci, Aile ve Yaşam Koçu
mfatihsozen@mynet.com